5 Mayıs Hıdrellez, bütün Türk dünyasında bilinen mevsimlik bayramlarımızdan biridir. Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellez günü, Hızır ve İlyas Peygamber'in yeryüzünde buluştukları gün olması nedeniyle kutlanmaktadır. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında hıdrellez şeklini almıştır.
Bahar’ın müjdecisi denir. 5 Mayıs gününe bir yenilik daha eklendi. Bizim soyumuzu devam ettirecek olan Torunum “Egemen Dabakan” Egemen Bebeğin dünyaya geldiği ilk yılı. Hepimize hayırlı olsun…
Hıdrellez akşamında sokaklarda ateşler yakılır. İnsanlar dilek tutarak ateşlerin üzerinden atlarlar. Sabahında ise Deniz olan yerler Deniz kenarlarına, Akarsuların olduğu yerlerde nehirlerin kenarlarında, İnsanlar giderek ve kâğıtlara yazdıkları dileklerini sulara atarlar…
İnsanların hayatta bir dilek tutma şansımız olsa, pekte olmaz ya hani. O dilekleri de gerçek olsa acaba ne kadar karışık bir dünya olurdu? Birinin dileği, diğerinin dileği ile kesişti mi? Biri de diğeri de ayni dileği tuttuysa… Çok büyük bir istek mi yoksa çıkmaz mı? Bazen derler ya “kader gayrete âşıkmış” cümlesinin altında yatan felsefe buna mı dayanır diye düşünür dururum?
Hiçbir şey öylece biz otururken gelip bizi bulmuyor.
Oturduğu yerden dilekleri kabul olmuyor. Mutlaka çalışmak ve dileğini beklemek gerekir. Dileklere baktığımızda: Hastalıklarla savaşan ve hastalıktan kurtulmak isteyenler. Zorlu hayat koşullarından kurtulmak isteyenler. Savaşlarda ve açlıklardan kurtulmak isteyenler. Daha neler, neler. Dünyanın bin bir halinden kurtulmak isteyenler. Bizi yaratan Allah’tan kul olarak isteklerimiz hiçbir zaman bitmez…
Toplumsal mutluluklar. Bireysel kazançlar ile paralel gibi görünse de, mutsuzluklar hep ortaktır. Bir toplumun bir dileği olsa, bizim toplumumuzun mesela ortak bir dilek kolayca bulabilir miyiz?
Lambadan üç dilek dileyin, diyen biri çıkmayacak biliyoruz. Bir ortak dilekte buluşabilsek, gerçeğe dönüştürmek zor olmasa gerek…
Toplumsal beklentileri. Kişisel beklentilerimiz ile paralel bir zemine oturtabilmek de büyük bir başarıdır. Kamu yararı ve kişisel yararlar kavramlarında olduğu gibi, Toplum olarak gösterdiğimiz başarılar, kişisel başarılarımız ile bir noktada kesişebilir. Başarılı sanatçılarımız ve sporcularımız ile duyduğumuz gururlarımız gibidir…
Toplum olarak yaşadığımız umutsuzluklar dönem dönem yerini umuda bağlayabilir. Ne demiş Atasözümüzde; “Umut insanların ekmeğidir.” Siyasi Yönetimlerin, etkin, verimli gibi kavramların yanında katılımcılık, şeffaflık, gibi kavramları da göz ardı edilmemesini istemiyoruz…
Özellikle aynı gemide olma duygusu, başarı ve başarısızlıklar… Mutluluk ve mutsuzlukları hep aynı anda yaşayacağımızın garantisini vermez ama büyük oranda etkili olur. Mutluluk ve mutsuzluk çok soyut kavramlar anlatması da açıklanması da zamana, döneme, topluma, kültüre göre de farklılık gösterebilir. Hele beklenti kavramı diğerlerinden çok daha ayrık bir yerde durur. Yine toplumsal beklentiler ve kişisel beklentiler olarak umudumuzda hep istekler vardır…
Çok genellemeye gitmeden, şimdi bir odada herkes bir dilek tutsa, tuttuk mu? Bu dilekler gerçek olsa. Neler olur dersiniz?
Daha geniş düşünelim. Her ülkenin bir dilek tutma şansı olsa, gerisi zaten uluslararası alanda büyük bir karmaşa sağlamaz mı?
Şimdi bizlerin, kişilerin, dilekleri vardır tutulur da diyelim, olur, olmaz tartışması bir tarafa, ama toplumların, devletlerin dilekle işi olmaz. Onlar çalışıp yapmalı. Ama yönetenler toplumun dileğini bilir aslında, onun için çalışır. Her istenilenin, dileğin gerçek olduğu bir dünya olmasını diliyorum…